25 Nisan 2014 Cuma

kaçan gol

anlattıklarımı görmediler,
bildiklerimi de anlatmıyorum,
renklerden bahsettiler,
ya körüm, ya da sevemiyorum.
sevdiklerim gelmediler,
sildiklerimi hatırlamıyorum.

ama
fazlasıyla yoğun duygularım var,
ertesi güne bırakamayacağım kadar.
yarın unutsam hepsini, hemen ararlar.
zamanla daralan kısa paslaşmalar;
atılamayan gol olduğundan anlamsızlar.

9 Nisan 2014 Çarşamba

björn'ü terk etmek ne de kolay.

kadınlar dedim. kadınlar. ince belli bardak kadarlar. 
ama düşürüp kıranlardan hep; bizlere olan uzaklığı ve pekâlâ kırgınlığı. 
ah kadınlar. ne kadındır o. –güzel olduğunu görebilmesi için arabaların siyah camlarına bakmaya tenezzül etmeyen bir kadın. 
duru suların en şeffaf damlası kadar zarif kadın. ah kadınlar. 
terk etmesini en iyi bilen varlıklar; aşık edebildikleri kadar. 
vay adamlar. 
kaç can yandı, kaç adam tükendi ince tül perdenin ardında umutsuzca bekleyen, kaç adam.. kaç adam! 
kaç git sen, durdukça kudurup, sustukça uyumaktan kaç git. 
ne o gelsin, ne sen bekle; ama gidişini unutma koca adam. 
bilmez misin, giderken sarardı, pek solardı; içerken âlâ bakardı, çığlıklarla susardı.  –o ne gidişti kadın! 
sen hep git, geri geleceksen; sen hep git.
ama gel. –gelirsen ne âlâ canıma. ama gideceksen ne fayda kanıma. –yeni gün doğardı; etinden, kanımdan..

31 Mart 2014 Pazartesi

yalnızlığa mahkûm

Kendimizi yalnızlığa mahkûm etmiş varlıklarız. Buna şahit olmak için geçmişimizi düşünmemiz yeterlidir. Ne kadar iyi insanları hayatımızdan men ettik, ne denli iyilikleri görmezden geldik bir düşünelim. İçimiz cız ettiyse, sorun yok; sen de insansın!
İçi cız etmeyenler çıksın, vicdanım kasıyor!
Şimdi gelelim neden kendimizi "deli" gibi yaptığımız kısmına. Delilik muazzam bir yaşam biçimi. Bakın hastalık demiyorum, delilik bir yaşam biçimidir ve herkes deli olmak için çabalar aslında. Delilik rahatlıktır, özgüvendir, mutluluk ve huzurdur aslında. Her şeye gülmek, her şeyden mutlu olmak deliliktir, ben deli olmak istiyorum arkadaşlar. İnsanları itmemek, onlara aşağılıkmışcasına davranmamak istiyorum. Her defasında herhangi bir şey için kendimizi kandırdığımız gibi kandırmaya çalışıyorum kendimi. Bu sefer sigarayı bırakıyorum, bu sefer spora başlıyorum, bu sefer düzenli uykuya sahip oluyorum der gibi; bu sefer insanları seviyorum- demek istiyorum.
Sevemiyorum.
Karşımdaki insanın bana verdiği huzursuzluğun ve acının tadına baktığım sürece daha da karanlığa iniyorum kendimde, daha kötü bir insan oluyorum; ya da öyle düşünüyorum.
Keşke düşüncelerimizi ve duygularımızı kontrol edebilseydik demiyorum, eğer bunu yapabilseydik ne anlamı kalırdı kaderin, insanlığımızın? Her zaman -iyi ki!- demeye gayret gösterelim.
Keşke kelimesi özgüvensizliğimiz törpülenmiş marjinal bir anlatım biçimidir. O yüzden içimizde bu kadar marjinal bir ahmak düşünceye yer vermeyelim, iyi ki diyerek yolumuza devam edelim.
Yalnız kaldıysak da iyi ki kalmışız, terk edilmişsek de iyi ki terk edilmişiz.
Ama yalnızlık hoş şey.
Yalnızlık bir nevi cansızlık olsa da, kansızlık ve arsızlıktan uzaktır evelallah.

*Ne denli bir sorun, problem yaşıyorsan oturup üzülme, keşke deme, kendini yalnızlığa mahkûm etme, marjinal düşüncelere yer verme, sevgiye her daim aç ol, delilikte sınır tanıma; karşındaki insan senin için var.

İyi ki yazdım be!

3 Şubat 2014 Pazartesi

hoş.

ne kadarsın dost?
ben kadar mı?
olamazsın dost,
yüreğin yanar.
insanlar konuşur; boş!
sen adil davran,
gönlün ayrı bi' hoş.

nefretine bıraktım kendimi,
kayboldum en ücra duygularında.
geriye kaç canım kaldı ki,
şimdi çıksın senden dışarıya?

1 Şubat 2014 Cumartesi

laf gediğine değil, en derinine oturdu!

insanlar aşka o kadar aç ki;
seni seviyorum diyen her insana, ait olmaya çalışıyor.

bir öğrense sevgisini halbu ki dostça;
küfür dolu sitemlerle o insandan kaçmayı başarıyor.

Kelebek Etkisi

Bir kar tanesinin erimesi ya da bir kelebeğin kanat çırpması kadar hızlı geçen hayatımızda bugüne kadar neler elde ettik? Açıkcası benim elde ettiğim tek şey, ileride ne kadar boktan bir yaşantıya sahip olabileceğimiz korkusu. Boktan olacak demiyorum, sadece bunun korkusu sinmiş üzerime, bu daha beter! Duygularımız değil mi zaten bize adım attıran, hazlarımız değil mi bizleri peşinden koşturan? Kabul edelim ki, korku en büyük duygumuz. Bunun aksini söyleyen tamamen Polyanna'dır benim gözümde. Ya korktuğumuz için kaçtık, ya da kaybetme korkusundan dolayı kovaladık; bunu bir düşün, yanılmadığımı anlayacaksındır. Artık korkmaktan bile korkar olduk gün içerisinde, tuzakmış gibi kendini ufak tıkırtılarla belli etmeye çalışan zamandan bile korkar olduk. Sigarayı yakma süresinden, bir bakış atma süresinden bile korkar olduk. O kadar hızlı geçiyor ki zaman, o kar tanesi erimeden bir şey yapamaz olduk, o kelebek kanatlanmadan hiçbir şey yapamaz olduk! Temkinle, korku içerisinden yavaş ve ağır hareketlerimiz kısıtlamaya devam edecekse eğer, ne ben bu sigarayı yakarım, ne de kadınıma bir bakış atarım! Kafamda yaşarım ben, beni.. Korkuyorum. Zamanın elimden tüm zamanı almasından, hayal ettiklerimi yaşatamamaktan; korkuyorum. Artık değiştirelim mi zamanı? Yavaşlatalım mı onu? Kelebeğin uçmasından daha hızlı hayaller gerçekleştirmeyelim mi? Tek ve en büyük düşmanımızla karşı karşıya iken, neden birbirimizle hâlâ kavgalar içerisindeyiz? Neden üzüyoruz, kırıyoruz, parçalıyoruz, yakıp kül eyliyoruz?
Hadi zamanı yenelim ve ön yargılarımızı bir kenara bırakıp kelebekten daha hızlı bir dünya elde edelim.

Ay resmen kelebek etkisi!*

20 Ocak 2014 Pazartesi

fazlasıyla yoğun duygularım var,
ertesi güne bırakamayacağım kadar.
yarın unutsam onu, hemen arar.
zamanla daralan kısa paslaşmalar;
atılamayan gol olduğundan anlamsızlar.

4 Ocak 2014 Cumartesi

Yeni başladı öfkem.

Ne bi' duygu ne de bi' hüzün; ne kalmış geriye, ne vermiş ki bana ya da kendine.

Yine günlerden "Siktir et". Siktir et'in ortasında, saat üzgün sıralarında; ufacık bir öfke sızmış kanıma.
Canıma deymesin istedim, öfkemi veren kanıma; zaten o yaratık bi' bakıma. Sessiz kaldım birkaç saniye. Her şey saat öfkeyi gösterene kadardı. Damarlarım saniye gibi atmaya başlamış içimde. İçimde kalmayan birkaç insan hatırası, birkaç yüz, ifade ve ses tonu. Umurumda değil diyesim var iken başladı bu çatışma. Oynuyoruz işte hâlâ.