28 Nisan 2013 Pazar

Tom Waits

Önce nefes aldı.. Nefesiyle ahenk içerisinde sandalyesine yan oturdu. Nefesini verdi.. Alt ve üst dudakları yavaşça içeriye doğru çekildi, yapışmıştı. Gözleri sağa kaymış, elleri ise cebindeki sigarayı arıyordu. Baktığı kişi alımlı bir bayan olabilirdi. Ya da, ufak bir mızıka ile hafif sesler çıkartan bir çocuk. Her ne ise o, gözleri ondaydı. Ve sigarasını yaktı. Saçları ise ortama ayak uydurmuş, kendini salmıştı. Dans ediyordu saçları; sigarasının dumanıyla. Ve iç çekti. Hâlâ bakışlarını kaçıramıyordu. Gerildi. Sol elini yan oturduğu sandalyenin üzerine koydu ve bakışlarına devam etti. Sağ dirseğini ise masaya koydu; sigarayı unutur gibiydi sanki. Kol düğmeleri parlıyordu. Siyah ceketinin içindeki buruşmuş gömleği anlatıyordu bütün yorgunluğunu. Ve bu DEV adamın bakışları, bir müzikti. Sessiz, çığlıklarla ritim tutan bir müzik.
Ve dedi ki;  I Hope I don't Fall in Love with You

Tom Waits..

Berk Gürel.



2 Mart 2013 Cumartesi

Boşversene

İnsan duygularından nefret ederim. Her duygudan. Hepsi can yakıcı, hepsi lanet gibi. Sürekli bir ayak kaydırma durumu var. Aptal beynimizi kullanmakta sıkıntı çekiyoruz. Her seçimde, her arzuda, her istekte duygularımızı kullanıyoruz. Mantık nerede? Beynimizi de kullansak ya, yemedik sonuçta. Bazı seçimlerimiz zehir gibi, cayır cayır yakıyor hayatımızı. Bazen aşk kendinden nefret ettiriyor, seçimlerimden, isteklerimden dolayı! Ama güzel şey. İnsan nefret ettiği şeye daha çok bağlı. Bize zarar veren şey ne ise, kendimizi onda buluyoruz. Aşk güzel şey ya da bok gibi, fark etmez. Kararsızım. Bildiğim tek şey ise, duygulardan nefret etmiş olmam. Gerçi; hangimizin hayatı mükemmel ki? Kocaman bir bok çukuru değil mi? Neyse, yine içimden bi' "siktir et be" nâmesi çınladı.

Dünya bok gibi. Bırakalım da böyle kalsın. Güzelliğe alışamayız biz.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Kafayı yeme sanatı


Dilerseniz- kelimesini at kafandan usta. Onlar gibi olmak gerekiyorsa, istersem- diye başlayacaksın cümlelere.
Madem bizden bir bok olmayacak, adam gibi bir olmayalım değil mi? Karganın bokuyla ısınacağına kışın, şimdiden kış-kışla ki serin geçsin yazın.
Bir konuda güvensem de on konudan şüphe duyarım. İnsan bu insan! İnan, satıyor seni kim olursa. Ne zaman birinin sözleriyle güvende ve sıcakta hissetsen, bazen söylediği o kelime içini dondurmuyor mu senin?
Yani, diyorum ki; iki cümleye aldanmak yasak olsun bizlere. Gözlerine ya da ellerine değil, ayaklarına güven güveneceksen. Gelen de, yanında duran da, siktirip giden de o.
Bence sadece sevmediklerimizle konuşalım, daha kötü. Kötüyü sevelim.

Ya da siktir et, konuşma.