15 Şubat 2015 Pazar

bir kadına laf atma sanatı

Kısa hikâyemden bir alıntı ile gireceğim bu konuya;

"kadınlar dedim. kadınlar. ince belli bardak kadarlar. 
ama düşürüp kıranlardan hep; bizlere olan uzaklığı ve pekâlâ kırgınlığı." (*björn'ü terk etmek ne de kolay - berk gürel)

Bir kadına, tanrının en büyük hazinesi olan kadınlara hayvanî güdüler ile bakmak, onları bir obje olarak görmek dînî ve insanlık açısından yanlış değil midir? Ve erkekler olarak bu hazineyi koruyamayacak kadar güçsüz ve ihmalkâr olmamıza neden olan neydi?

"tanrılar yok olduğunda, kadınlar zarafetleri ile yükselecektir." (*denemeler - berk gürel)

"Sokakta yürüyen güzel bir kadın görüyorlar, zarafeti ve parlayan gölgesiyle bulutların üzerinde uçar gibi yürüyen adımlarıyla, bir kadın görüyorlar." (*denemeler - berk gürel)


Evet bir kadına laf atmak erkeğin geleneğinde, geninde ve içinde vardır. Fakat bu aşağılayıcı ya da berbat hissettirecek derecede değil, tam tersi, o kadın için gününü güzel kılacak bir tebessüm yeterli. Ne gerek var ağızdan çıkması gereken kelimelere? Ne gerek var ıslıklar ile yolundan çevirmeye? Bir kadını iyi hissetirmek için sadece ufak bir tebessüm; onun içini ısıtabilecek ve bugün olduğundan daha çok güvende hissedecek bir tebessüme, ihtiyaçları var. Bize ihtiyaçları olan anneler, ablalar, kız kardeşler, sevgililer, kız arkadaşlar, hatta sokaktan öylece geçen bir kadının dahi bize ihtiyaçları var. Bir kadın kendini güvende hissedemiyor ise aşağılık varlıklardan bir farkımız kalmadığını söyleyebilirim. Sırf fiziksel açıdan daha güçlü olduğumuz için onlardan daha üstün olduğumuz anlamına gelmiyor, ahlâki açıdan tamamen onlardan çok daha geriyiz ve asıl üstün olanlar tabii ki de kadınlar. Bir erkek kendini kadından üstün görüyor ise eğer, anne sevgisinden uzaklaşmış ve kendini evlat olgusundan dışlamıştır. Yazıklar olsun.

bir kadına laf atmak; sanattır! ben ve geriye kalan birkaç erkek de, evelallah iyi sanatçılarız.
her kadının kendini güvende hissetmesi dileği ile, tebessümlerle kalın.